Adi Satışlarda Gizli Ayıp Kavramı

  1. GİRİŞ

Satış sözleşmesi satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme; alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Günlük hayatta en sık kurulan hukuki ilişkilerden biri olan satış sözleşmelerinde taraflar arasında çıkabilecek ihtilafların başında satılan malın ayıplı çıkması sorunu gelmektedir. Ayıp kavramının genişliği, alıcının muayene ve ihbar yükümlülüğü ve satıcının sorumluluğuna uygulanacak hükümler ise kurulan sözleşmenin türüne göre farklılık arz edebilmektedir.

 

Adi satışlarda gizli ayıp kavramının açıklanması için öncelikle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) kapsamındaki adi satışlar ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”) kapsamındaki satışlar ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) kapsamında olan ticari satışlar arasındaki ayrım netleştirilmelidir. Akabinde açık ayıp ve gizli ayıp arasındaki farka değinerek gizli ayıp kavramı açıklanacaktır.

 


  1. SATIŞ SÖZLEŞMESİ

Tacirler arasında gerçekleştirilen ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren satış ve mal değişim sözleşmeleri ticari satış olarak nitelendirilmektedir. Özel kanun niteliğindeki TTK’da düzenleme olmayan durumlarda TBK ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Bununla birlikte ticari satışlarda ayıp söz konusu olduğunda TTK m. 23/1-c uygulama alanı bulur.

 

Satışın, tüketici işlemi niteliği taşıdığı hallerde ise TKHK uygulanır[1]. TKHK m. 3/1-l uyarınca tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tanımlanmıştır. Her ne kadar hükümde açıkça satış sözleşmesi zikredilmemiş olsa da “her türlü sözleşme ve hukuki işlem” ifadesi kullanılmış olup satış sözleşmesine de işbu Kanunun uygulanacağı konusunda şüphe yoktur[2]. Tüketici işlemleri bakımından ayıplı mal ve sorumluluğa ilişkin hükümler, TKHK m. 8 ve devamında düzenlenmiştir. Yine TKHK’da hüküm bulunmayan hallerde genel kanun olan TBK hükümleri uygulama alanı bulur.

Nihayet tüketici işlemi niteliğinde olmayan ve TTK uyarınca ticari iş kapsamı dışında kalan satış sözleşmeleri ise adi satış olarak kabul edilmektedir. TBK genel hükümlere tabi olan adi satış sözleşmeleri, Kanunun 207. maddesinde satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır.

 

  1. AYIP KAVRAMI

Ayıp “edimin borç ilişkisinin niteliğine uygun olarak tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmemesi”[3] veya “satılan malda ortaya çıkan ve alıcının o maldan tümüyle veya gereği gibi yararlanmasını engelleyen eksiklikler ve aksaklıklar”[4] olarak tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi uyarınca satıcı, satılan şeyin, alıcıya vadedilen niteliklere sahip olmamasından sorumlu olduğu gibi değerini etkileyen azalma ve eksikliklerden de sorumludur.

 

Burada belirtmek gerekir ki alıcıya, satılandan başka bir şeyin teslim edilmesi halinde ayıplı ifa değil, yanlış (aliud) ifa söz konusu olur[5]. Alıcı, kendisine satılan maldan başka bir mal sunulduğu takdirde bu ifayı kabul etmeyerek borçluyu temerrüde düşürebilir. Bu imkân, yanlış ifa ile ayıplı ifa arasındaki en önemli farklardan biridir. Zira ayıplı ifa ancak ayıplı olarak sunulan edimin alıcı tarafından kabul edilmesi halinde söz konusu olacaktır[6].

 

Yine malın miktarındaki eksiklik, alıcının o maldan tümüyle veya gereği gibi yararlanmasını engellemediği sürece ayıplı ifa değil, eksik ifa kapsamındadır[7]. Eksik ifa ile karşılaşan alıcı, ayıba karşı tekeffül hükümlerine değil, borca aykırılık (TBK m. 112 vd.) hükümlerine başvurmalıdır.

 

TBK m. 223 uyarınca “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.

Ayıp, satılan malın ayıptan etkilenen vasıflarına göre üç sınıfa ayrılır[8] [9]:

  1. Maddi ayıp: Satılan malın şekil, renk, dayanıklılık gibi fiziki özelliklerinin eksikliği sebebiyle alıcının beklediği değer ve niteliklere sahip olmamasıdır. Örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması.
  2. Ekonomik ayıp: Satılan malın, alıcının ondan beklediği verimi sağlamaması veya geliri getirmemesidir. Örneğin satılan bir arabanın parçalarının boyalı olması.
  3. Hukuki ayıp: Satılan malın üzerinde alıcının mal üzerinde tasarruf etmesini veya ondan yararlanmasını engelleyen hukuki sınırların bulunmasıdır. Örneğin malın üzerinde rehin, intifa, haciz gibi sınırlandırmaların bulunması.

 

Her ne kadar anılan sözleşmelerin nitelikleri birbirinden farklı olsa da bahsi geçen Kanun ve sözleşmeler kapsamındaki ayıp kavramları birbiriyle örtüşmektedir. Sözleşme türleri arasındaki farklılık esas olarak gözden geçirme, ayıp ihbar süreleri ve ayıba karşı tekeffül sorumluluğunun kapsamından ileri gelmektedir.

 

  1. GİZLİ AYIP KAVRAMI

Ayıp, olağan bir gözden geçirme ile tespit edilip edilememesine göre açık ayıp ve gizli ayıp olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Olağan gözden geçirmenin ölçüsü, Kanunda belirlenmemiş olup satılan malın özelliklerine ve alıcının bu tür işlere alışık olup olmamasına göre değerlendirilir[10].

 

Açık ayıp, alıcının olağan bir gözden geçirme ile farkına varabileceği ayıpları ifade etmektedir. Alıcının satılan malda yeterli derecede, olağan bir muayene ile tespit edebileceği ayıplardan dolayı kural olarak satıcının sorumluluğu yoktur[11]. TBK m. 222/II uyarınca satıcının bu türdeki ayıplardan sorumlu olması için satılan malda bu ayıpların var olmadığı konusunda garanti vermiş olması gerekir, aksi halde sorumlu olmayacaktır. Örneğin takım halinde satın alınan yemek odası ve koltuk takımlarının teslimat sırasında ambalajı açıldığında kumaşlarının farklı olduğunun görülmesi halinde açık ayıp gündeme gelecektir[12]. Bir diğer yandan ikinci el araç satış sitesine konulan beyaz bir arabayı satın almak isteyen alıcı, aracı teslim almaya gittiğinde aracın başka bir renk olduğunu görürse bu da bir açık ayıp teşkil edecektir. Anlaşılacağı üzere bu halde satılanı olduğu gibi kabul eden alıcı, daha sonra satıcının sorumluluğuna başvuramayacaktır.

Gizli ayıp ise genel bir gözden geçirme ile fark edilemeyen[13], detaylı bir inceleme veya kullanma ile ortaya çıkan ayıp çeşididir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca “Gizli ayıplar, olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ve ancak kullanıma bağlı olarak zamanla ortaya çıkabilecek ayıplar şeklinde nitelendirilmektedir. Dolayısıyla, olağan gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak ayıpların araştırılması alıcıdan beklenmez.”[14]. TBK m.223//II uyarınca satıcı, bu konuda güvence vermemiş olsa dahi bu tür ayıplardan alıcıya karşı sorumludur. Satıcı, alıcının gizli ayıbı bilerek sözleşmeye konu malı satın aldığını ispatlayabilirse sorumluluktan kurtulur. Bu bağlamda satıcının gizli ayıptan sorumluluğuna başvurulabilmesi için alıcının maldaki gizli ayıptan başlangıçta haberdar olmaması gerekir[15].

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bir kararı uyarınca satın alınan aracın çalıştırılması halinde ön panelinden normal kullanımda oluşmaması gereken şekilde ses gelmesi gizli ayıp olarak kabul edilmektedir[16]. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre ise taşınmaz satımları kapsamında “bina inşa aşamasında yapılması gereken bohçalama tarzı su izolasyonunun ve drenaj sisteminin tekniğine uygun yapılmaması, tavandan su damlaması, klozetin ve duş teknesinin su sızdırması, seramik kaplamaların derzlerindeki kopmalar, parkelerdeki açılmalar” da gizli ayıp kapsamındadır[17]. Bu bağlamda satışa konu maldaki ayıbın, gizli ayıp niteliğinde olduğunun anlaşılmasında yol gösterici olarak dikkate alınacak hususlardan en önemlisi, ayıbın kullanma ile ortaya çıkıyor olmasıdır.

 

Bu noktada önemle iletilmesi gerekir ki satılan malda gizli ayıbın yanı sıra bir alt kavram olarak gizlenmiş ayıp söz konusu olabilir. Gizlenmiş ayıp, satıcının bildiği fakat alıcının bilmemesi için kasten gizlediği ve kullanma yoluyla ortaya çıkabilecek ayıplardır[18]. Ayıbın, satıcı tarafından kasıtlı olarak gizlendiği hallerde alıcıyı kandırma amacı bir başka ifade ile hile söz konusu olduğunda alıcının muayene konusunda yeterli özeni göstermediği ileri sürülemez[19]. Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.

 

  1. SONUÇ

Adi satış, ticari satış ve tüketici işlemi niteliğindeki satış sözleşmeleri niteliklerine göre farklı kanunlara tabi ise de bu sözleşmeler kapsamındaki ayıp kavramları birbiriyle örtüşmektedir. Edimin borç ilişkisinin niteliğine uygun olarak tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmemesi şeklinde tanımlanabilecek olan ayıp kavramı, kendi içerisinde açık ayıp ve gizli ayıp olmak üzere temel bir ayrıma tabidir. Açık ayıp, alıcının olağan bir gözden geçirme ile farkına varabileceği ayıpları ifade etmektedir. Gizli ayıp ise olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ve ancak kullanıma bağlı olarak zamanla ortaya çıkabilecek ayıplardır. Satılan şeydeki ayıbın açık ve gizli olmasına göre alıcının gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğü, satıcının sorumluluğu ve alıcının haklarının değişkenlik göstermesi sebebiyle ayıbın niteliğinin doğru tespit edilmesi önem arz etmektedir.

 

 

[1] Aydın ZEVKLİLER/ K. Emre GÖKYAYLA; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 20. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2020, s. 34.

[2] ZEVKLİLER/ GÖKYAYLA, s. 35.

[3] Fikret, EREN; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015, s. 1046.

[4] ZEVKLİLER/ GÖKYAYLA, s. 120.

[5] Fahrettin, ARAL/ Hasan, AYRANCI; Borçlar Kanunu Özel Borç İlişkileri, 10. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014, s. 121; EREN, s. 1049.

[6] EREN, s. 1048.

[7] ZEVKLİLER/ GÖKYAYLA, s. 124.

[8] ARAL/ AYRANCI, s. 121.

[9]  Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/678 K. 2017/963 T. 24.5.2017 (www.lexpera.com.tr) (E.T. 07/08/2023).

[10] ARAL/ AYRANCI, s. 127.

[11] ZEVKLİLER/ GÖKYAYLA, s. 127.

[12] Yargıtay Kararı – 13. HD., E. 2013/2133 K. 2013/8882 T. 8.4.2013 (www.lexpera.com.tr) (E.T. 07/08/2023).

[13] ZEVKLİLER/ GÖKYAYLA, s. 127.

[14] Yargıtay Kararı – HGK., E. 2019/470 K. 2022/66 T. 27.1.2022 (www.lexpera.com.tr) (E.T. 07/08/2023).

[15] Sena AYDEMİR; Türk Borçlar Kanunu Kapsamında Satım Sözleşmesinde Ayıptan Doğan Sorumluluk, Yüksek Lisans Tezi, Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2021, s. 25. (www.tez.yok.gov.tr) (E.T. 02/08/2023).

[16] Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2021/407 K. 2022/4483 T. 6.6.2022 (www.lexpera.com.tr) (E.T. 07/08/2023)

[17] Yargıtay Kararı – 13. HD., E. 2016/19941 K. 2019/9487 T. 7.10.2019 (www.lexpera.com.tr) (E.T. 07/08/2023).

[18] Muhammed Furkan AYAN; Hukuki Ayıp Hüküm ve Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi, Ankara, 2022, s. 11. (www.tez.yok.gov.tr) (E.T. 02/08/2023).

[19] AYDEMİR, s. 25.

İlginizi Çekebilir

Genel Hizmetlerimiz Formu